Birleşen Yollar Üzerine

23.05.2021
789
A+
A-
Birleşen Yollar Üzerine

Birleşen Yollar filmi, Yücel Çakmaklı’nın Milli Sinema Akımı çerçevesinde çekmiş olduğu ilk filmdir. 1970 yılında çekilen bu film ilk etapta tipik bir Yeşilçam melodramı gibi dursa da bir müddet sonra seyirciyi şaşırtmayı başaracaktır. Mutlu sonla biten Yeşilçam melodramlarından farklı bir mutlu son beklemektedir seyirciyi.

Şule Yüksel Şenler’in Huzur Sokağı romanından uyarlanan bu filmin senaryosunu Bülent Oran yazmıştır. Başrolleri İzzet Günay ve Türkan Şoray paylaşmıştır. Komşu olan Bilal ve Feyza aynı üniversitede okuyan iki gençtir. Bilal geleneksel bir ailede büyümüş, dini hassasiyetleri olan bir insandır. Feyza ise Batıcı kültürün temsil edildiği modern kadındır.

Feyza ve arkadaşları arasında iddia olarak başlayan aşk, bir zaman sonra gerçeğe dönüşür. Feyza Bilal’den etkilenmiştir. Modern, Batıcı yaşam tarzının getirmiş olduğu bunalımları, Bilal’in yaşam tarzı ve konuşmaları bir nebze azaltmıştır. Feyza aradığını bulmanın mutluluğunu ve huzurunu yaşarken, arkadaşlarıyla girmiş olduğu iddia Bilal tarafından öğrenilecek ve yolları ayrılacaktır.

Filmin hikayesini ve Milli Sinema’nın nasıl akım haline geldiğini Yücel Çakmaklı’dan dinleyelim: ‘‘Birleşen Yollar yol açıcı bir film oldu. Zaten  öyle bir filmle başlamalıydık ki yol açıcı olsun ve bir akım olarak devam etsin. Biz bunun araştırmasını yaptık uzun süre. 1968-1970 yıllarında Kabe Yollarında ile başlamıştık. O zamanlar fırtına gibi esen iki roman vardı. Biri, Şule Yüksel Hanım’ın Huzur Sokağı romanı ki Birleşen Yollar’ın ana kaynağı olan romandı.‘‘ (Yücel Çakmaklı Milli Sinemanın Kurucusu-Syf 263)

Yücel Çakmaklı ve Milli Sinema Akımı

Yücel Çakmaklı 1937 yılında Afyonkarahisar Bolvadin doğumludur. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsünden 1959 yılında mezun olmuştur. 1963 yılında askerden döndükten sonra Yeni İstanbul Gazetesi’nin Tarık Buğra’nın yönetiminde olan bir sayfasında sinema hakkında yazılar yazmaya başlamıştır.

1968 yılında kadar Erman Film Stüdyoları’nda yönetmen yardımcısı olarak çalıştı. Kabe Yolları filmiyle yönetmen olarak ilk defa seyirci karşısına çıktı. Daha öncesinde elliye yakın filmde yardımcı yönetmen olarak çalışmıştır. 1969 yılında Elif Film Şirketini kurarak Milli Sinema’nın ilk adımlarını attı.

Milli Sinema’nın kurulmasının önemli olduğuna dair birçok yazı yazmıştır. 1964 yılında Tohum Dergisinde yazmış olduğu bir yazıda, dönemin Türk Sinemasını şu sözlerle eleştiriyor: ‘‘Filmciliğimize, sinemanın imkanları ve dünya filmciliği içinde Türk sinemasının yerini tayin etmek gayesiyle, dikkatle bakarsak görürüz ki , sinemamız ‘‘milli sinema‘‘ hüviyetinden çok uzaktadır: Filmlerimizin büyük kısmı, sinemayı sadece ticari bir kazanç vasıtası telakki eden tüccar prodüktör ve rejisörlerin yaptıkları, uydurma Amerikan filmlerinin taklidi veya piyasa romanlarından aktarılmış bayağı komediler, ağdalı melodramlardır.‘‘ .‘‘ (Yücel Çakmaklı Milli Sinemanın Kurucusu-Syf 16)

Bu eleştiriden sonra Milli Sinema’nın dünyadaki bütün müslümanlar için önemli olduğuna değiniyor: ‘‘Bugün pek çok İslam devleti Türkiye’den film satın almak veya Türklerle müşterek film yapmak arzusundadır. Fakat onlara verebileceğimiz –kelimenin tam manasıyla- ‚‘Türk filmi‘‘ nerede? İşbirliği yapacak zihniyet nerede?‘‘ (Yücel Çakmaklı Milli Sinemanın Kurucusu-Syf 16)

Türkan Şoray Milli Sinema Akımı çerçevesinde çekilen Birleşen Yollar ve Çile filmlerinde oynamıştır. Yücel Çakmaklı’dan ve Milli Sinema Akımı’ndan şu şekilde söz ediyor: ‘‘Melodramların çekildiği yıllarda ‘‘Milli Sinema Akımı‘‘ başlamıştı. Bu akımla birlikte dini filmler yapılmaya başladı. Kadın Evliyalar, Rabia gibi… Bu akımın öncülerinden olan yönetmen Yücel Çakmaklı dini inançları çok kuvvetli bir insandı. Yücel Çakmaklı ile ben de Birleşen Yollar ve Çile isimli iki film çektim. Birleşen Yollar’da İzzet Günay ve Semih Sergen’le birlikte, Çile filminde ise Ediz Hun’la oynadım. Bu filmler manevi değerlerin öne çıktığı, dini inançlar temeli üstüne kurulmuş filmlerdi. Kendi halinde, son derece efendi bir insan olan yönetmen Yücel Çakmaklı da aramızdan ayrıldı. Rahmetle anıyorum.‘‘ (Sinemam ve Ben-Syf  90)

Gelenek-Modernizm Çatışması

Filmde gelenek, modernizm çatışması Feyza ile Bilal üzerinden işlenmiştir. Feyza modern, yenilikçi, şımarık; Bilal ise gelenekçi, kadim değerlere bağlı, ağırbaşlı profile sahiptir. Modern hayatın dumura uğrattığı zihin, Feyza’nın bunalımları üzerinden anlatılmaktadır. Bilal ise modern dünyanın sahteliklerine ve yalanlarına kendini kaptırmamış, kendine ait gündemi olan idealist bir genç olarak resmedilmiş. Modern karakter olan Feyza, geleneksel olan Bilal’i tanıyarak bunalımlarından arınıyor. Modern hayatın bunalımları gelenekle çözüme kavuşuyor.

Bilal, Feyza karşısında inançlarından taviz vermeyen, inandığı değerlerden cesaret alan bir kişi olarak durmaktadır. Bu net tavır Feyza’yı etkilemiştir. Feyza ile bir konuşmasında söylediği şu sözler, inançlarından nasıl güç aldığını gözler önüne seriyor: ‘‘Sana göre ben niçin yabancıyım birçok şeye, niçin kaçıyorum? Son yılların getirdiği her şeydeki sahtelik, yalan iğrendiriyor beni. Beraber büyüdüğüm kızları, çocukluk arkadaşım olan erkekleri görüyorum bazen tanıyamıyorum. Kendilerinden olmayan bir hayata yabancı zevklere kapılıverdi çoğu. Semtini, ilkokulun, öksüz büyüdüğünü inkar edenlere rastladım. Musikisini, dilini, giyimini küçümseyenleri, ecnebi mecmualardakilere benzemek için adeta deli olanları gördüm.‘‘ devamında ise ‘‘Beni üç aylık yetim maaşı ile büyüten beyaz başörtülü anamla övünüyorum.‘‘ diyerek inançlarından utanmadığını açıkça gözler önüne seriyor.

Telkinci bir sinema diline sahip olan Yücel Çakmaklı, Bilal ile Feyza’yı konuşturduğu birçok sahnede bu telkin dilini kullanmıştır. Bazen nasihat bazen yüzleşme bazen de yargılama şeklinde olan bu telkin dili, modernizm ile gelenek çatışmasının filmde nasıl işlendiğini de gösteriyor. Feyza’nın Bilal’i yeni yeni etkilemeye çalıştığı günlerde Bilal’in Feyza’ya söylediği sözler Yücel Çakmaklı’nın telkin dilini gözler önüne seriyor: ‘‘Sizi affedebilirim lakin böyle yetişmenizin sebeplerini affedemiyorum. Çevrenizdeki insanların yaşayışları dışında da güzel bir dünya var. Sizin bilmediğiniz bir dünya.‘‘ Feyza’nın Bilal’i doğum gününe davet etmesi üzerine Bilal’in verdiği şu cevap Yücel Çakmaklı sinemasının telkin diline bir başka örnek olabilir: ‘‘Nedir doğum günü? İçki içerek, bizden olmayan bir müzikle tepinerek, happy birthday to you diye bağırmak. Bizle ne ilgisi var bu özentinin?‘‘

Şaşırtan Bir Melodram

Yeşilçam melodramları genellikle ilk etapta sevenlerin kavuşamadığı, onları ayırmak isteyen üçüncü kişilerin olduğu senaryolar şeklinde olsa bile olay örgüsünün sonunda sevenler kavuşur. Kötü üçüncüler kaybeder. Filmler genellikle mutlu sonla biter. Bu tarz bir olay örgüsünün sonunda sevenlerin kavuşmadığı ilk melodram özelliklerini yansıtan filmlerden birisi Vesikalı Yarim filmidir.

Başrollerini yine İzzet Günay ve Türkan Şoray’ın paylaştığı Vesikalı Yarim filmini diğer melodramlardan farklı kılan mutlu sonla bitmemesi ve erkeğin de kadının da kötü karaktere sahip olmamasıdır. ‘‘Oysa pek çok melodramda, filmin finalinde bütün bilgi ortaya döküldüğünde engel, ‘‘geç de olsa‘‘ ortadan kalkar. Vesikalı Yarim’de Sabiha ile Halil’in birleşmesini ne gece hayatının içindeki bir ‘‘kötü adam‘‘, ne Halil’in dünyasındaki bir ‘‘kötü kadın‘‘ engeller. Film, bu anlamda, böyle bir aşkın yapısal olarak bitmeye mahkum olduğunu göstermek üzere, onu kendi iç dinamikleriyle engeller.‘‘ (Çok Tuhaf Çok Tanıdık-Syf 60)

Birleşen Yollar bu noktada Vesikalı Yarim’e benzemektedir. Feyza ilk etapta iddiaya girdiği için Bilal’in gönlünü kazanmaya çalışan kötü karakter olarak görünse bile bir müddet sonra gerçekten Bilal’e aşık olacaktır. Feyza, Bilal’i doğum gününe davet eder. Bilal inancı gereği doğum gününe katılamayacağını söylese bile aşkı galebe çalar ve Feyza’nın doğum gününe katılır. Feyza’nın arkadaşlarıyla girmiş olduğu iddiaya göre, Bilal doğum gününe katılırsa, Feyza iddiayı kazanacaktır. Bilal doğum gününe katılır. Feyza kazanır ve Bilal gerçekleri öğrenir.

Gerçekleri bir üçüncü kişiden öğrense bile burada üçüncü kişinin maksadı Bilal’i kazanmak değil, Feyza’nın kendini kötü hissetmesidir. Çünkü üçüncü kişi iddiayı kaybetmiş, hiçbir kızın yüzüne bakmayan Bilal, Feyza için inançlarından taviz vererek doğum gününe katılmıştır. Dolayısıyla bütün arkadaşları Feyza’nın kendisini kötü hissetmesini istemişlerdir. Yani ortada bir kıskançlık vardır. Bu noktada diğer Yeşilçam melodramlarından farklı olarak kayıp maddi olmaktan çok duygusaldır.

Bilal iddiada araç olarak kullanıldığını öğrenince Feyza’dan ayrılır. Mahalleden bir kızla evlenir. Feyza ise bir aile dostlarının oğluyla evlenir. Feyza’nın kızı, Bilal’in oğlu olur. Filmin sonunda ise Bilal ve Feyza kavuşur. Fakat bu kavuşma diğer Yeşilçam melodramlarında olduğu gibi değildir. Bilal ve Feyza’nın çocukları birbirine aşık olur. Bilal, kızın ailesiyle tanışmak için oğluyla birlikte kızın evine gider ve Feyza ile karşılaşır. Filmin sonunda ise Feyza ve Bilal’in çocukları evlenir. Sevenler kavuşmuştur ama bu kavuşma normalden farklı bir kavuşmadır. Film final sahnesiyle seyirciyi şaşırtan bir melodram hüviyeti kazanır.

Müslüman Kadın Figürü

Filmde Feyza üzerinden batılı, modern hayatın kadını getirdiği nokta ve müslüman kadının aslına dönüş hikayesi anlatılmıştır. Rahat bir hayat yaşayan Feyza aradığını bir türlü bulamayan bir karakter olarak görünüyor ilk etapta. Güzellik, şöhret, saygınlık, zenginlik gibi özelliklere sahiptir. Hayatın maddi yönüne oldukça hakimdir. Dolayısıyla farklı bir arayış içerisindedir. Arkadaşlarının ortaya iddia atması üzerine kendine oldukça güvenen Feyza, Bilal’in gönlünü kazanmayı eğlenceli bir macera olarak görmüştür ilk etapta.

Farklı bir arayış içerisinde olması itmiştir onu bu maceraya biraz. Bilal’i daha yakından tanıdıkça, aslında arayışı anlam kazanmaya başlamaktadır. Bilal’in yakışıklılığı veya maddi durumu onu etkilememiştir. Çünkü Feyza zaten zengin ve elini sallasa ellisi cinsinden bir kızdır. O Bilal’de insanın aradığı huzuru ve mana iklimini bulmuştur. Bunu fark etmeye başladığı andan itibaren düşüncelerinde ve yaşayışında farklılıklar kendini gösterecektir. Feyza’nın bu ciddi değişimi öncelerde Bilal’i etkilemek için yorumlansa bile Bilal’in onu terk etmesiyle bu değişim durmayacak, baskılara rağmen devam edecektir.

Başörtüsü takması üzerine ailesi ve çevresi tarafından yadırganacaktır. Sınıfsal baskılara rağmen başörtüsünü çıkartmayacak, namazını bırakmayacaktır. Bir zaman sonra baskılardan bıktığı için ailesini karşısına alarak tüm zenginlikleri tepecek, ufak bir evde kızını inançlarına göre yetiştirecektir. Bu süreçte birçok sıkıntı çekse bile ufak tefek işlerle geçimini sağlayacak ve inançlarından taviz vermeden müslüman kadının cemiyet sahasında varoluş mücadelesinde remz şahsiyet olarak belirecektir.

Sonuç

Üstad Necip Fazıl’ın ‘‘Tiyatro vaaz kürsülerinin en yükseğidir.‘‘ sözünü sinemaya tahvil ederek Milli Sinema Akımı’nı kuran Yücel Çakmaklı, Birleşen Yollar filmiyle yeni bir çığır açmıştır. Her noktada geride olarak nitelendirilen müslümanların sinemada var olabileceğini, kendi hayat hikayelerini anlatabileceğini tüm Türkiye’ye göstermiştir. Sadece Türkiye ile kalmayarak dünyadaki diğer müslümanları da düşünmüştür. Milli Sinema ile dünyadaki bütün müslümanlara seslenecek kadar ufkunu geniş tutmuştur.

Birleşen Yollar filmiyle sektöre dahil olması risk olsa bile bu riski göze alarak Milli Sinema’nın kurulmasında öncülük etmiştir. Batıcı filmler çekip kısa yoldan kariyer yapmayı tercih etmek yerine, inançları ekseninde filmler yaparak zehirle pişmiş aşı yemeye talip olmuştur. Allah rızasını, dünyevi imkanlara ve kariyerlere değişmemiştir. MTTB’de kurulan sinema kulübü vesilesiyle birçok öğrenci yetiştirmiştir. Mesut Uçakan, Nazif Tunç gibi günümüzde yönetmenliğe devam eden isimler Yücel Çakmaklı tedrisatından geçmiştir.

Birleşen Yollar filmi bu alanda ilk olması hasebiyle gerek senaryoda gerek sinematografik olarak bazı hatalar içerebilir. Fakat Türkan Şoray ve İzzet Günay usta oyunculuklarıyla bu hataları örtbas ediyor. Onun dışında dönemin imkanları ve sosyolojik yapısı göz önünde bulundurulmalıdır. Birleşen Yollar ile başlayan Milli Sinema kervanı bugün yavaş yavaş olsa bile meyvelerini veriyor. Televizyonlarda daha kaliteli aşk ve komedi dizileri izleyebiliyoruz. Umarım daha çok izleyebiliriz. Yücel Çakmaklı’ya rahmetle.

ETİKETLER:
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.