“Seni Seviyorum…” Bunun Anlamı Nedir?
+ Yaşa ve özgür ol. Seni seviyorum.
– “Sevmek” ne demek?
Her insanın yaşamında bir motivasyon vardır. Bir kimse, motivasyonu olmadan herhangi bir eylemi gerçekleştiremez. Her ne kadar “motivasyon” kavramı herkes için farklı bir şey ifade etse de, tüm motivasyonların temelinde bir ortak nokta vardır. Sevgi…
Psikiyatrist Viktor E.Frankl, kendisi dahil birçok insanın varoluş amacı arayışı içinde olduğunu fark etmiştir. Bunun üzerine uzun yıllar düşünen Frankl, hastalarına bir soru sormaya başlar:
“Neden şuan intihar etmiyorsun?”
Hastalarının verdiği cevaplardan yola çıkarak “Logoterapi” teorisini ortaya atar. Logoterapi’ye göre kişi, hayatın anlamını üç temel yol ile keşfedebilir:
1) Gelecekte somut bir eser ya da iş ortaya koyma isteği
2) Hayatta karşılaşılan acılara katlanabilme kabiliyeti
3) Sevgi
Ancak Frankl’ın “hayatın anlamı” diye nitelendirdiği bu sevgi, o kadar da basit bir sevgi değil. Bunu örneklendirmek adına sizlere 2018 yapımı Violet Evergarden isimli anime dizisinden bahsetmek istiyorum.
Küçük bir kız çocuğu düşünün. Bu kız çocuğu, askeri bir birlikte hayata gözlerini açmış ve anne babasını hiç görmemiş. Savaş alanlarında savaşarak büyümüş. Daha 10-12 yaşlarında iken yaşıtları oyunlar oynarken, bu kız silah ve bıçak kullanımı konusunda tam bir uzman haline gelmiş. Kimse ile konuşmaz, daha doğrusu askeri terimler dışında kelimelerin anlamlarını bile bilmezmiş. Bu küçük kızın bir adı bile yokmuş… Uzun yıllar geçtikten sonra bu kız tam bir savaş makinesine dönüşmüş. Korkusuz ve oldukça tehlikeli bir silah haline gelmiş. Duyguları ve hisleri olmayan birinden daha tehlikeli birisi olabilir mi?
Ardından bir binbaşının yanına gönderilmiş. Bu binbaşı, kıza bir eşyaymış (ya da silahmış) gibi davranmak yerine, ona “insan” muamelesi yapan ilk kişi olmuş. Ona hediyeler almış, konuşmayı ve yazmayı öğretmiş. En sonunda ona bir isim vermeyi teklif etmiş. “Violet”
Violet ve binbaşı birbirlerine iyice bağlanmışlar. Bir gün beraber çıktıkları bir savaşta binbaşı çok ağır bir şekilde yaralanmış. Ölümü kaçınılmazmış. Ölmeden önce Violet’e şöyle söylemiş:
“Yaşa ve özgür ol. Seni seviyorum.”
Bu sözleri duyan Violet’i karmaşık duygular esir almış. Çünkü Violet, insani duygulara sahip birisi değil. Aşk, mutluluk, hüzün ve en önemlisi “sevgi” gibi hisleri daha önce yaşamadı. O sadece bir silahtı ve silahların duyguları olamazdı. Violet çaresizlik içinde şunları söyledi:
“Sevmek mi? Sevmek ne demek? Anlamıyorum!”
İşte Violet Evergarden animesi, bu sürecin ardından Violet’in “Seni seviyorum” cümlesinin verdiği duyguyu aramasını konu alıyor. Ancak Violet bu arayışı çok ilginç bir şekilde yapıyor.
Violet, okuma ve yazmayı binbaşından daha önce öğrendiği için bir mektup firmasında işe girer ve insanların mektuplarını yazmaya başlar. Mektuplar duygu aktarımı konusunda oldukça etkilidir. Violet insanların duygularını aktarma konusunda aracı olur ve daha önce hiç yaşamadığı insani duygulara tanık olur. Violet’in motivasyonu “sevgi”nin verdiği sıcak duyguyu hissetmektir.
Psikiyatrist Viktor Frankl’ın Logoterapi teorisine gelecek olursak, hayatın anlamı olarak nitelendirilen sevgi kavramı aslında bu animede oldukça güzel yansıtılmış. Violet, sıkı sıkıya bağlandığı binbaşının ölümünden sonra sarsıntılı bir döneme girer. Yüzlerce insanı öldüren elleriyle kendini boğmayı dener. Ancak intiharı beceremez. Violet’i hayatta tutan şey binbaşının sevgisidir. Hayatın anlamı ise binbaşına duyduğu sevgidir. Çıkarsız ve fedakarlık dolu, gerçek bir sevgi…
Gerçek sevgiden kastımı Abraham Twerski’nin “balık sevgisi” diye nitelendirdiği örnekle açıklayabilirim sanırım. Abraham Twerski şöyle diyor:
“Bir adam, tabağındaki balığı afiyetle yiyen bir gençle karşılaşıyor ve şöyle soruyor:
+ Balığı neden yiyorsun?
Genç adam cevap veriyor
– Çünkü balığı seviyorum
+ Demek balığı seviyorsun. İşte bu yüzden balığı öldürdün ve pişirdin. Bana balığı sevdiğini söyleme! Sen kendini seviyorsun.
İşte bu şekilde günümüzde “Sevgi” dediğimiz anların çoğu aslında bu balık sevgisi. Dessler’in bir sözü var:
“İnsanlar önemli bir hata yapar. Sevdiklerine verdiklerini sanırlar. Ama asıl doğru olan: Verdikçe sevdiğinizdir.”
Gerçek sevgi almak değil, vermektir… Tıpkı Binbaşı’nın Violet’e olan sevgisi gibi. Onun savaşlardaki gücünü kullanmak (almak) yerine, ona bir isim/kimlik vermesi gibi…
Sevmek bu kadar büyük bir erdemlik iken, herkesin hayatının ‘sevgi’ üzerine kurulu olduğuna inanmak mümkün mü? İşte Viktor E.Frankl’ın Logoterapi teorisinde bahsettiği sevgi kavramı da herkesin erişebileceği kadar basit bir “balık sevgisi” değil. Çıkarsız ve fedakarlıklarla dolu, gerçek bir sevgi…
Sevgiyle kalın…,