Dosttan Tavsiyeler 2- Büşra Kayıkçı, Raşit Ulaş
“hasret elinin elleri, döver sazın telini”
2020 yılında başladığım sonrasında devam etmek nasip olmayan bir seri vardı: “Dosttan Tavsiyeler”
Sitenin ve benim yazılarımı okuyan ve takip eden kimseleri dostummuş, dostlarıymışım gibi gördüğümden bu ismi koymuştum seriye. Dile kolay neredeyse iki yıl olacak yazmayalı. Hem bir özür niyetine hem de ben buradayım dercesine yani yoklamaya katılır gibi bir yazı olacak bu yazı.
Yazıya evvela kendisini uzun bir süredir takip ettiğim, eserlerini çokça beğendiğim, yurt içi ve yurt dışı konserlerini ve o konserleri dolduran şanslı kalabalığı gördükçe mutluluk duyduğum Büşra Kayıkçı ile başlamak istiyorum.
Büşra Hanım iç mimar ve piyanist. Yani sanatın yalnızca kulağa hitap eden bölümüyle, musiki ile değil görsel sanatlarla da ilgilenen bir sanatçı. İnternette yer alan haberlere göre kendisi resim okumak istemiş fakat ailesinden bu konuda olumlu yanıt göremeyen Kayıkçı, “sanattan çok uzaklaşmak istemediğim için mimarlık bölümünü seçtim” diyor. Mimarlık, müzik ve edebiyatın hatta özellikle şiirin, birbirleri üzerinde azımsanmayacak ölçüde etkisi olduğunu düşünürdüm. Büşra Kayıkçı da mimarlığının müziğini fevkalade etkilediğini ve geliştirdiğini söylüyor. Biraz çağın getirisi biraz da sanıyorum kendi ilgisinden dolayı minimalizm akımının etkisi ile yapıyor bestelerini. Philip Glass, Chopin, Bach, Fazıl Say, Tuluyhan Uğurlu gibi usta sanatçıları örnek alıyor ve takip ediyor.
Ayrıca kendisi, 27. İstanbul Caz Festivali’nde Genç Cazcılar kategorisinde finale kalmıştı.
Günümüzde müziklerin yanında sözleri ile de gönle dokunamayan sözüm ona sanatçıların yapamadıklarını o siyah beyaz tuşlarla yapıyor Büşra Kayıkçı.
Benim kendisi ile olan tanışıklığım doğrudan olmasa da dolaylı olarak Furkan Çalışkan sayesinde oldu. Furkan Çalışkan’ın bir şiirinden ilhamla -sanıyorum Bosna’da idi- Tuna’yı bestelemişti. Çok beğenmiştim. Sonrasında Birth, Kuledibi No.1 ve Madde 42… Ayrıca “Eskizler” adlı albümü çalışması yaptı. Fakat benim favori parçalarım, yolculuk, yürüyüş ve düşünüş parçalarım Fâlâd ve Yol’dur. Hayatıma direkt olarak etki eden parça Fâlâd’dır. Etki ettirene bin şükür.
Gelelim şiire…
Şiirin ve şairin yeri bende çok ayrıdır. Hele bazı isimler var ki onların yeri daha başka hatta bambaşkadır. Raşit Ulaş –kendisine duyduğum muhabbetten ötürü yazının geri kalanında abi diye hitap edeceğim- bunlardan bir tanesidir. Çok eskiden, Lacivert’ten, ardından İtibar’dan tanıdığım takip ettiğim bir isim. Raşit abinin ilk şiir kitabı Kavga Başlıyor’u elime ilk aldığımda, o şiirleri ilk okuduğumda dedim ki işte bu! Ya Rahmet Ya İncirlik şiirinde kendimi, annemi, uluları, pirleri, Türkiye’yi gördüğümde dedim ki işte bu!
İkinci şiir kitabı “Birçok Yolculuğun Tamamlanmamış Hikâyesi” Ötüken Yayınları’ndan çıkmıştı bu yıl. Neredeyse bir yıl olacak ama anca yazabiliyorum. Derler ya hani bir geldi pir geldi diye. Heh işte bu kitapta öyle bir edayla geldi ve Türk Edebiyatı’nın bir köşesine kuruldu benim gözümde.
Eve Dönüş, Borç ve Karacaoğlan’ın İzinden adlarıyla üç bölümden oluşuyor ve 32 şiire ev sahipliği yapıyor Birçok Yolculuğun Tamamlanmamış Hikâyesi. Raşit abiden, şiirlerinden ve dilinden bahsetmeden önce bu kitapta yer alan en sevdiğim şiirlere değinmek istiyorum. Fakat şiiri vermeyecek, veremeyeceğim. Bu satırları okuduğunuz esnada kitabı edinebilirsiniz 🙂
Evvela Issı, kitabın ilk şiirdir aynı zamanda. Yakarış, Üzerin Açılmasın Diye, kitabın ismini de oluşturan şiir: Birçok Yolculuğun Tamamlanmamış Hikâyesi, Hagi’nin Monaco’ya Attığı Gol ve Henüz Yüzünü Bile Görmeden… Daha çok var da hepsini yazamadım mazur görün.
Raşit abinin kavgasını, kavgasını şiire döken dilini ve üslubunu sahici ve samimi bulduğumdan şiirlerini her önüme gelene tavsiye edişim ve bazen de okuyuşum. Türk Şiirinin modern hali onun diliyle bir benliğe, bir biçime kavuşuyor. Sevgisi de aşkı da kavgası da bir dilden, sözü yormadan ve uzatmadan yalın bir halde çıkıyor önümüze. İnsanımızın, toplumun ve şairin dertlerini görünce, “ben bunu düşünmüştüm, adam şak diye söylemiş, bir dert bu kadar mı güzel anlatılır, bir sevda böylesine güzel mi yansır şiire” gibi düşünceler geçebilir aklınızdan ama emin olun bunları ilk aklından geçiren kişi siz değilsiniz.
Müzisyen bestelemiş, şair yazmış. Bize de açıp dinlemek, alıp okumak düşer.
Bu seferki tavsiyelerim bunlardır dostlar. Büşra Kayıkçı dinleyin, Raşit Ulaş okuyun.
Bu başlık altında kavuşmak nasip olana dek Allah’a emanet olunuz.