Makedonya’dan Babil’e Büyük Yürüyüş
Gelin biraz bu karmaşadan sıyrılalım ve ardında türlü efsaneler bırakan Büyük İskender’in hayatına konuk olalım, ne dersiniz? 15 yaşında tahta çıkarak kendinden sonra pek çok efsane bırakmış büyük bir hükümdardır. Hayatı Makedon topraklarında başlayıp Babil’de son bulur (M.Ö. 356-323). Asıl ismiyle Aleksander, bize geçtiği adıyla Makedonyalı İskender, nam-ı diğer İskender-i Zülkarneyn’dir.
Afrika’dan Asya’ya pek çok coğrafyada söz sahibi olmuş Büyük İskender, Aristo’nun da öğrencisi olmuş, Eflatun ve Sokrat’ın görüşlerinden etkilenmiştir. İskender, efsanelere konu olan yaşamıyla Doğu’nun ve Batı’nın sanatçılarını da kendinden söz etmeye adeta mecbur bırakmıştır. Hatta bu etki öyle güçlü bir hal almıştır ki kimi tefsirciler tarafından Kur’an’da geçen Zülkarneyn ile bir tutulmuş, Fars ve Osmanlı sanatçıları tarafından yeni bir türe de isim olmuştur: İskendernâme. Çok eski zamanlardan itibaren Büyük İskender’in hayatını aktaran çeşitli yazılar ortaya konmuştur. Bu yazılar zaman içerisinde İslâmiyet’in benimsendiği topraklarda farklı anlatımlar bulmuş ve İskendernâme adıyla mesnevî tarzında hikayeler meydana getirmiştir. Bu mesnevîler özellikle İran ve Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Anlatılanları İskendernâme adıyla müstakil bir eser haline getiren ilk şâir ise Genceli Nizâmî’dir. Onun dışında konu Câmî, Ali Şir Nevâî, Ahmed Rıdvan gibi sanatçılarca da işlenmiştir. İskendernâme‘de genel çerçeve, İskender’in tarihiyle birlikte bir dünya tarihidir. (İnalcık 2011:125)
Doğu medeniyeti ise esas olarak iki farklı
İskender’i tanır. Birisi Makedonya kralı Büyük İskender diğeri de İskender-i Zülkarneyn’dir. Ama özellikle klasik edebiyatta ortaya konan eserlerde gördüğümüz İskender, bu iki kişinin karması şeklinde önümüze gelir. Bunun en büyük sebebi “Zülkarneyn” kelimesinin iki boynuz sahibi manasına gelmekte olup Büyük İskender’in de kendi adına bastırdığı parada görselinin üzerinde çift boynuz olmasıdır.
Böylece “Büyük İskender kim” diye araştırdığımızda önümüze iki farklı yaklaşım çıkacaktır. Birinci anlayış Batı’nın görüşü olup pek çok hatasıyla Büyük İskender’dir. İkincisi ise “salih bir kul” olan İskender-i Zülkarneyn’dir.
Yunan ve Mısır kültürlerine bakacak olursak onu Tanrı’nın oğlu olarak göstereceklerdir. Batı’ya göre o pagandır, içki içer ve kan akıtmaktan zevk alır. Batılı anlatımlar onu eşcinsel olarak da göstermiştir. Bununla da kalmayıp ölümsüzlük suyunu yakınlık duyduğu erkek arkadaşının ölümü üzerine aramaya çıktığı da rivayetler arasındadır.
Doğu medeniyetinde Büyük İskender, biraz evvel de bahsettiğimiz üzere kimileri tarafından Zülkarneyn kabul edilirken zaman zaman peygamber olarak da gösterilmiştir. Tabii bunları tamamen reddeden kişiler de yine azımsanamayacak derecede çoktur. İskender, kaynaklarda çeşitli kerametler gösteren bir zattır. Gördüğü bir rüyada melek ona Allah’ın kılıcını verir ve o da bu kılıçla dünya fethine çıkar. Zor durumda kalan bir kavmi Ye’cûc ve Me’cûc’tan kurtarıp edd-i İskender’i yaptıran da yine aynı kişidir. Ab-ı hayat suyunu aramaya Hızır ve Aristo ile çıkmıştır. Fakat hayat veren bu suyu Hızır bulurken İskender bulamamıştır.
Onun hayatını konu alan İskendernâme’lerde de sembolik özellikler görülür. “Mesela Ahmedî’ye göre Âb-ı Hayât, ilimdir, ancak onu bulanlar ölmez. Aristo, akıldır. İskender, ruhtur. Dârâ, ihtirasdır ve ruh ancak ihtirası yendiği zaman dünyaya hâkim olur.” (Akdoğan 2000:68)
Geleneğimizde övülen kişiler özellikle de padişahlar İskender’e benzetilir. “Şâirin, her vesile ile ondan bahsetme imkânı vardır ve çok zaman bu genişliği kullanır.” (Pala 2014: 237)
Var fenâ deştin tamâşa et açıp ibret gözün
Nice İskender türâb olmuş nica Dârâ yatur
Rahmî
Biz çok farklı kültürlerde yoğun bir şekilde İskender anlatımları görmekteyiz. Bunu Batı ve Doğu diye ayırdığımızda bu yetersiz kalacaktır. Doğu’yu ele aldığımızda İskender, Fars kültüründe başka bir yere sahipken Türk kültüründe daha farklı bir konumdadır. İskender’in pek çok kültür tarafından benimsenmesinin sebebi olarak onun fethettiği ülkelerdeki vatandaşlara özellikle de dinleri konusunda göstermiş olduğu anlayış öne çıkar.
Âb-ı hayat suyunu bulamayıp genç yaşta ölen Büyük İskender’in mezarının nerede olduğu ise bilinmemektedir. İskender’in cenazesinin başına pek çok olay gelmiştir. Cenaze defnedildiği yerden kaçırılmış, belli bir zaman sonra kaçırılıp konulduğu yerden de İskenderiye’ye taşınmıştır. Roma imparatorları tarafından bir gelenek haline getirilen ziyaretlerin sonuncusu 215 yılında gerçekleşmiştir. Daha sonrası içinse farklı görüşler öne çıkar. Mezar çeşitli deprem ve diğer doğa olaylarından zarar görüp yok olmuş olabilir. Bunun dışında Hristiyanlar tarafından Pagan inancına ait olması sebebiyle yok edilmiş olma ihtimali de vardır.
Şu an İskenderiye (Alexandreye), İskenderun (Alexandreia) gibi pek çok şehirde adını yaşatan Büyük İskender şüphesiz dünya tarihinde en çok iz bırakan hükümdar sembollerinden biridir. Kendisi
çoğu defa efsanelerin ardına gizlenmiş ve net bir şekilde kimliği bilinememiştir. Bizim yukarıda aktardığımız bilgilerin farklı varyantlarının olduğu da su götürmez bir gerçektir. Onun hayatı öğrenilmeyi bekleyen daha pek çok bilgiyi bünyesinde barındırırken biz sadece Büyük İskender’in yaşamına ufak bir göz gezdirdik. Tarih zaman içerisinde kendi kahramanlarını ve hasımlarını çıkartmış ve çıkartmaya da devam edecektir.
Kaynakçalar:
PALA, İskender, Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü, 24. Baskı, Kapı Yayınları, İstanbul 2014.
AKDOĞAN, Yaşar, İskendername’den Seçmeler, 2. Baskı,
Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2000.
İNALCIK, Halil, Has-Bağçede Ayş u Tarab, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2011.
(Not: Bu yazı daha evvel Cümle Âlem Dergisinde yayınlanmıştır.)