Serçelerin Şarkısı
İran sinemasına ait bu film 2009 yılında yapılmıştır. Yönetmeni ise Cennetin Rengi adlı filmden de tanıdığımız Mecid Mecididir. Birçok farklı tema üzerine film kurgulayan Mecidi, uluslararası pek çok ödül almış ve en son olarak “Hz. Muhammed Allah’ın Elçisi” filmi ile kendisinden bolca söz ettirmiştir.
Bu güzel ve sıcak hikâye; dostluk, aile olmak, hayaller kurmak, o hayallerin peşinden gitmek, dünya gerçeklerinin bu hayalleri yıkması, o enkazdan çıkmak için başkalarının iyi kalbine duyulan ihtiyaçla bezeli bir hikayedir. İyi bir insan olan Kerim ‘in hayatına konuk oluyoruz. Filmin ilk sahnesinde Kerim ve kalabalık ailesini görüyoruz. Daha o dakikadan bir sıcaklık içinizi sarıyor. Kerim’in çok iyi bir insan olmanın yanı sıra harika bir baba olduğunu da izledikçe daha iyi anlıyoruz. Filmin değişik bir akıcılığı var ki izleyeni ilk andan hikâyenin içine dahil ediyor. Kendinizi Kerim’in yanında buluyorsunuz. Film aynı zamanda İran’daki yaşama bir ayna tutmaktadır. Hollywood’un anlattığı büyük ve çoğunlukla gerçeküstü hikayelerinden sıkılanlar için gerçek hayattan bir hikâye…
Kerim bu kalabalık ailesine bakabilmek için devekuşlarına bakıcılık yaparak çalışmaktadır. Devekuşları kaçınca işten atılır ama yine de ailesini mutlu etmek için onlara ufak hediyelerle eve döner. Bu ailenin fertleri küçücük şeylerle mutlu olmaktadırlar. Filmin ilk sahnesi Kerim’in duyma engelli kızının işitme cihazını su deposuna düşürmesiyle başlıyor ve bozulan işitme cihazını kızına tekrar almak isteyen Kerim’in bu uğurda yolculuğu başlıyor. Cihaz için Tahran’a giden kahramanımızın sigortası da olmadığından cihazı kendi imkanlarıyla satın alması gerekmektedir. Kerim’in bir de motoru vardır. İşsiz kalınca tüm hayatını o motosikletle kazanmaya başlar. Kerim de bu hayatın hiç adil olmadığını bilir ve işte tam da bu yüzden ‘bu hiç adil değil’ demektedir. Çocukların balıklar için ağladıkları ve çabaları sahne, işte bu adil olmayan hayatın alenen gözler önüne serildiği bir sahnedir. Film son sahnesi ile üzerinizde muhteşem bir duygu bırakıyor.
Film Yeşilçam filmlerini de andırmaktadır. İzlerken kendinizi yabancı hissetmiyorsunuz. Oysa ki Hollywood ‘un yaşanması mümkün olmayan olsa bile çoğumuzun yaşamadığı hayatları anlatan filmlerinin aksine bu film tanıdıktır. Bu film gerçek hayatın içindeki sanatı vurgular. Bunu yaparken de kamera değişen çekim açılarını kullanmıştır. Son olarak müziklerine değinmeden geçemeyiz. Serçelerin Şarkısı’na İbrahim Tatlıses ve Azerî müzikleri ayrı bir renk katmıştır. Mecidi’nin yaptığı her filmin müziği çok güzeldir ki bu filmde de müzikler unutulmazdır. Kâh güldüren kah hüzünlendiren bu hikaye sıcak bir çay eşliğinde izlenmeyi bekliyor.